Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

yan çizmek

  • 1 yan çizmek

    а) улизну́ть, потихо́ньку / незаме́тно уйти́
    б) уви́ливать, уклоня́ться от чего

    Türkçe-rusça sözlük > yan çizmek

  • 2 yan çizmek

    n. be evasive

    Turkish-English dictionary > yan çizmek

  • 3 yan çizmek

    vizbun

    Türk-Kürt Sözlük > yan çizmek

  • 4 yan çizmek


    фэмыен

    Малый турецко-адыгский словарь > yan çizmek

  • 5 yan çizmek

    to shirk, to evade

    İngilizce Sözlük Türkçe > yan çizmek

  • 6 çizmek

    çizmek <- er>
    vt
    1) streichen
    bir şeyin altını/üstünü \çizmek etw unterstreichen/durchstreichen
    2) ( resmetmek) zeichnen
    3) ( plan, desen) aufzeichnen
    4) math ( çember) beschreiben
    pergelle bir yay \çizmek mit dem Zirkel einen Bogen beschreiben
    5) ( berelemek) zerkratzen
    6) yan \çizmek ( fam) einen Rückzieher machen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çizmek

  • 7 yan

    1. subst und adj Seite f; MIL Flanke f; Profil n; MATH Glied n (einer Gleichung); Seiten- (Tür); Neben- (Ausgang, Satz); sekundär (z.B. Ziel);
    öte yandan andererseits;
    yan bakış scheele(r) Blick;
    yan bakmak scheel blicken; etwas im Schilde führen;
    -de yan basmak sich täuschen in D;
    yan çizmek sich drücken vor D;
    yan etki MED Nebenwirkung f;
    yan iş Nebenbeschäftigung f;
    yan gelir Nebenverdienst m;
    yan gelmek schwelgen, in Freuden leben;
    yan gözle mit scheelem Blick;
    yan hakemi SPORT Linienrichter m;
    yan ödeme Zulage f (zum Gehalt);
    yan sanayi Zulieferindustrie f;
    yan sokak Seitenstraße f;
    yan yan von der Seite, schief, scheel;
    yan yana nebeneinander;
    yan yatmak sich krümmen, sich neigen, sich zur Seite neigen;
    yandan çarklı Raddampfer m; fam Zucker extra (zum Kaffee oder Tee);
    yanı başında (oder başına) ganz in der ( oder in die) Nähe;
    -in yanı sıra (zusammen) mit D; neben D; parallel zu
    2. postpos -den yana wegen G; für A;
    benden yana meinetwegen;
    … bir yana abgesehen von D;
    bu yana hierher, auf diese Seite;
    -den bu yana von … bis jetzt;
    -den yana çıkmak zu jemandem halten;
    -den yana olmak für jemanden sein; sich einsetzen für;
    yanımdan git! geh weg von mir!;
    -in yanında olmak (dabei) haben: saatiniz yanınızda mı? haben Sie Ihre Uhr bei sich?;
    -i yanına almak jemanden einstellen, jemandem Arbeit geben; jemanden zu sich D (= ins Haus) nehmen;
    yanına bırakmamak (oder komamak) nicht ungestraft lassen;
    bunu yanına koymam das werde ich ihm nie vergessen;
    yanına kalmak straflos ausgehen
    2. Ortssubstantiv -in yanına neben A; zu A; an A heran;
    yanında neben D; bei D;
    yanından von D weg; von D her; weg von D;
    (onun) yanına oturduk wir setzten uns neben ihn

    Türkçe-Almanca sözlük > yan

  • 8 yan

    yan
    2. I s
    1) Seite f
    \yanımda para yok ich habe kein Geld bei mir
    benim \yanımda ( oturmak) neben mir; ( çalışmak) bei mir
    her \yanda überall
    her \yandan von allen Seiten, allseitig
    sağ/sol \yanda auf der rechten/linken Seite
    bir şeyin \yanı başında ( olmak) ganz in der Nähe von etw (sein), an etw sehr nah dran (sein)
    \yanına almak zu sich nehmen; ( anahtar) mitnehmen, einstecken; ( iş vermek) einstellen
    \yanına çağırmak zu sich rufen
    paranı/gözlüğünü \yanına almayı unutma vergiss nicht, dein Geld/deine Brille mitzunehmen [o einzustecken]
    \yanına kâr kalmak davonkommen
    2) (-den \yana)
    biri/şans ondan \yana olmak jdn/das Glück auf seiner Seite haben
    şans benden/bizden \yana das Glück ist auf meiner/unserer Seite
    birinden \yana çıkmak sich auf jds Seite stellen
    birinden \yana olmak jdm zur Seite stehen
    bir şeyden \yana olmak etw befürworten
    ben senden \yana olurum ich bin [o stehe] auf deiner Seite
    bir şeyden \yana olduğunu açıkça söylemek sich zu etw bekennen
    ben ondan \yanayım ich bin dafür
    kim bundan \yana, kim buna karşı? wer ist dafür und wer dagegen?; s. a. yanında, yanından
    II adj Neben-, Seiten-
    birine \yan gözle bakmak (\yan bakmak) jdn schräg ansehen; ( göz ucuyla) jdn aus den Augenwinkeln anschauen
    birine \yan bakmak ( fam) jdn schief ansehen
    \yan çizmek ( fam) einen Rückzieher machen; ( bir işten kaçmak) kneifen
    battı balık \yan gider! ( iron) o ( fam) wird schon schiefgehen!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yan

  • 9 yan

    бок (м) фланг (м)
    * * *
    1.
    1) бок, сторона́

    her yandan — со всех сторо́н, отовсю́ду

    öte yandan — с друго́й стороны́

    2) воен. фланг

    yan ateşi — фла́нговый ого́нь

    3) мат. часть уравне́ния ( левая или правая)
    2.
    1) боково́й

    yan cep — боково́й карма́н

    yan kapı — бокова́я дверь

    2) побо́чный

    ilâcın yan etkileri — побо́чные де́йствия лека́рства

    3.
    в функции служ. имени

    yanına — к кому-чему

    yanına oturduk — мы подсе́ли к нему́

    yanıma gel — подойди́ ко мне

    yanında — ря́дом с кем-чем, о́коло, во́зле кого-чего; при ком-чём

    yanında söyledim — я сказа́л при нём

    yanında taşımak — носи́ть при себе́

    onun yanında benim hiç değerim yoktur — ря́дом с ним я ничего́ не сто́ю

    o belge yanınızda mı? — э́тот докуме́нт при вас?

    yanındanот кого-чего

    yanımdan git! — отойди́ от меня́!

    ••
    - yana olmak
    - sizden yanayız
    - yanına almak
    - annesini yanına almış
    - ben seni yanıma alayım
    - ama çok para veremem
    - yan bakmak
    - yan basmak
    - yanı başında
    - yanı başına
    - yanına bırakmamak
    - yanına komamak
    - yandan bile geçmemiş
    - yana çıkmak
    - yan çizmek
    - yan gelip oturmak
    - yan gelip yatmak
    - yan gelmek
    - yan gözle bakmak
    - yanına kâr kalmak
    - yan tutmak
    - yan yan bakmak
    - yanına varılmaz
    - yanına salâvata varılır
    - yan yatmak

    Türkçe-rusça sözlük > yan

  • 10 yan

    "1. (a) side. 2. flank. 3. neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area. 4. part (of one´s body): Her yanım ağrıyor. I ache all over. 5. direction (line or course extending away from a given point). 6. aspect, side (of a matter). 7. with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don´t take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me. 8. in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü´nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü´s nothing compared to Zühtü. 9. lateral, side, located at or towards a side. 10. secondary. -a /dan/ 1. pro, for, in favor of; on the side of: Ben Hasan´dan yanayım. I´m for Hasan. 2. as regards, as far as... is concerned: Paradan yana iyiyim. I´m OK as far as money goes. -dan sideways, from one side; obliquely; in profile. -a çıkmak /dan/ to support, take the side of, side with (someone). -ına almak /ı/ 1. to take (someone) on, employ (someone) (as one´s assistant). 2. to take (someone) in (in order to look after him/her). - bakış sideways glance. - bakmak /a/ 1. to look askance at, look at (someone, something) hostilely or venomously. - basmak 1. to be deceived, be taken in. 2. not to be straight with someone; to give someone the runaround. -ı başında /ın/ right beside, immediately beside, right next to. -ına bırakmamak/komamak/koymamak /ı, ın/ not to let (someone) get away with (something), not to let (someone) do (something) without being punished for doing it. (...) -ından bile geçmemiş. /ın/ It doesn´t have even the slightest connection with.../It doesn´t bear even the faintest resemblance to.... - cebime koy. colloq. I don´t believe you./Come on, who do you think you´re fooling?/Pull the other leg, it´s got bells on it. - cümle gram. subordinate clause. -dan çarklı 1. side-wheel (steamer). 2. slang slow-going, poky (vehicle). 3. slang (glass of tea) served with lumps/a lump of sugar in the saucer beside it. 4. slang (someone) who walks with one shoulder sloped downward. 5. slang (someone) who swings his arms vigorously as he walks. - çizmek 1. to try to get out of; to avoid, shirk, evade, dodge. 2. to pay no attention to, ignore. - etki side effect. -dan fırlama slang scoundrel, bastard, SOB. - gelmek/- gelip yatmak to take one´s ease, relax, enjoy oneself (when one should be working). -dan görünüş profile. - gözle out of the corner of one´s eye. - gözle bakmak /a/ 1. to look at (someone) out of the corner of one´s eye. 2. to look askance at, look at (someone, something) disdainfully. 3. to look at (someone, something) hostilely or venomously. -ına (kâr) kalmak to get away with, do (something) without being punished for doing it: Bu cinayet yanına kalmaz. You won´t get away with this murder. (...) -ına salavatla varılır. /ın/ You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. (...) -ına (salavatla) varılmaz. /ın/ 1. It´s so high/expensive you can´t touch it. 2. He/She thinks he´s/she´s better than everybody else. He/She thinks he´s/she´s something. 3. You have to walk on eggs around him/her; the smallest thing can make him/her blow his/her stack. -ı sıra 1. right along with, right alongside, together with, with: Yanı sıra avukatını getirdi. He brought his lawyer along with him. Viski yanı sıra bira içiyor. He´s drinking beer together with whiskey. 2. besides, in addition to, along with: Büyük bir yazar olmanın yanı sıra ünlü bir müzisyendir. Besides being a great writer he´s also a famous musician. 3. right alongside, right beside: Yanım sıra onlar oturuyorlardı. They were sitting right beside me. - tutmak to show partiality to one person or side. - ürün by-product. - yan sideways. - yana side by side. - yan bakmak /a/ to look at (someone) malevolently, look daggers at. - yatmak to lean to one side."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yan

См. также в других словарях:

  • yan çizmek — tkz. bir işten kaçmak Bir görev olmasına karşın, biz bu göreve yan çizmeyi yeğliyoruz. S. İleri …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıvırmak — i 1) Herhangi bir şeyi bükmek Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi. H. R. Gürpınar 2) Kenarından katlamak 3) Bir giysinin veya kumaşın kenarını bükerek tersinden dikmek 4) Kalçalarını iki yana… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»